IKEA Konsepti

Kökenimiz

IKEA markası doğuyor

Ingvar'ın babası, okuldaki başarısını ödüllendirmek için ona küçük bir miktar para verir ve Ingvar da bu parayı bir şirket kurmak için kullanır. 1948 yılında mobilya satmaya başlayarak bildiğimiz IKEA serisinin başlangıcına işaret eder.

Lezzetli yemekler yiyen müşteriler, mutlu müşterilerdir

Hem düşük fiyatlı hem de kaliteli ürünler sunma arzusu IKEA'da her zaman itici bir güç olmuştur. Ancak IKEA ürünleri geliştirilirken fiyat ve kalitenin yanı sıra üç boyut daha dikkate alınmaktadır: işlev, biçim ve sürdürülebilirlik. Beş boyutun tümü dengede olduğunda, ürünün tasarımının demokratik olduğunu düşünüyoruz. Demokratik Tasarım kavramı resmi olarak 1995 yılında Milano Mobilya Fuarı'nda lanse edildi ve o zamandan beri ürünleri geliştirirken ve değerlendirirken kullandığımız bir araç oldu.

IKEA Kataloğu

IKEA’nın kurulduğu Älmhult, İsveç’in nispeten sapa bir noktasında olduğundan büyük şehirlerdeki potansiyel müşterilere erişmek kolay değildi. Buna bağlı olarak 1951 yılında IKEA kataloğu doğdu ve o dönemde Ingvar çoktan IKEA’yı düşük fiyata kaliteli mobilya satan bir marka olarak tasarlamıştı:

“Güzel ürünler neden yalnızca küçük bir kitle için üretiliyor? Kaliteli tasarım ve işlev düşük fiyatlarda da erişilebilir olmalıdır.” – Ingvar Kamprad

İlk IKEA kataloğundaki fiyatlar o kadar düşüktü ki başlarda insanlar ürünlerin kalitesi hakkında şüphe duyuyorlardı. Bu şüpheleri gidermek isteyen Ingvar, Älmhult’taki eski bir atölyeyi insanların ürünleri sipariş vermeden önce gelip inceleyebilecekleri bir showroom’a dönüştürdü.

Zorlukları seviyoruz!

Tarihimiz boyunca en iyi fikirlerimiz hep karşılaştığımız en büyük zorluklardan sonra ortaya çıktı ve bizi diğerlerinden farklı kılanın da bu olduğuna inanıyoruz. Bugün IKEA dünyadaki en meşhur ev dekorasyon markalarından biridir. Tedarikçilerimiz için çalışan binlerce kişiyi de hesaba katarsak insanlara daha iyi bir hayat sunma vizyonumuz çerçevesinde bizimle çalışan yaklaşık 1 milyon kişi bulunuyor. Ve bu sadece bir başlangıç. Ingvar Kamprad’ın da dediği gibi “Yine de hala yapılacak çok şey var. Parlak bir gelecek bizi bekliyor!”